Bir toplumun kendiyle ilgili olaylara verdiği olumlu ve olumsuz tepkiler onu daha iyi tanımamızı sağlar.
Geçenlerde Türk toplumunun tipik ozelliklerinden birini bütün açıklıgıyla ortaya cıkardıgı küçük ama detayları cok derin bir olay gerçekleşti.
Haber şuydu;
"Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi'nde aynı gruba düştüğü Manchester United'ın yıldız oyuncusu Wayne Rooney'in yaptığı 'Türkiye esprisi' büyük tepki çekti.
Manchester United'ın ünlü futbolcusu Wayne Rooney, kura çekiminden sonra Twitter'daki sayfasına "Turkey I like Turkey really nice with stuffing apple sauce & roasted potatoes" yazdı.
Rooney, "Elma soslu kızarmış patatesle doldurulmuş Turkey'e yani hindiye bayılırım" sözleriyle tüm Türkiye'yi kızdıracak bir açıklama yaptı. "
Beklendigi gibi pek çok kisi haberi okur okumaz heyecanlanıp çok kızdı Rooney'e ve Ingilizlere. Yine her zamanki gibi yine konuyu abartıp şişirip uçurdular.
Soslu ve doldurulmuş hindi İngilizlerin Noel'de yedikleri geleneksel bir yemektir. Seven için de sevmeyen için de geleneksel oldugu icin çok lezzetlidir. Bizdeki "Ham yaparım seni" lafinin benzeri laflar da bu soslu hindi kullanılarak soylenir İngilizce'de.
Rooney ne Türkleri kücük düşürüecek, ne Türklere hakaret eden, ne de Türklere nefret kusan bir laf ediyor. Adam futbolu çok seviyor ve yaptıgı işle ilgili kücük bir espri yapıyor. Turkey-Hindi anlam benzerliği de böyle bir espri icin ideal bir malzeme dogrusu. Aynı tarzdaki şakaları dunyada
akşama kadar milyonlarca insan yapıyor. Hele hele Türkler'in birbirine yiyecekle ilgili yaptıgı şakalar veya espriler herhalde dunyada başka bir ülkede daha yoktur.
Ama biz bu espriye cok kızdık, gurur yaptık ve Rooney'den hatta tüm İngilizlerden nefret ettik yine.
Bizim bu şaka konusunda cok
tuhaf bir özelligimiz var; şaka yapmayı cok severiz ama başkasının bize şaka yapmasını, hakkımızda espriyle karışık konuşmasını sevmeyiz. Ozellikle de Türklük ve Türkiye ilgili şaka yapılmasını hic sevmeyiz.. Dahası, bir Ingilizin veya bir Batılının Türklerle ilgili şaka veya espri yapmasını hiç ama hiç, asla ama asla sevmeyiz!
Mesela Beşiktas'ın kalecisi Rüştü bırakın Twitter sayfasını felan, direk İngiliz basınına, Ingiliz televizyonlarına çıkıp MANU macıyla ilgili dese ki;
"İngiliz Anahtarı gibi evire cevire ezip yeneceğiz sizi, İngiliz Anahtarını yalama yapacağız".
Sizce ne olurdu?
(Boyle bir lafı ciddiye alıp ne TV de ne de Gazetelerde yazarlar ama biz yine de Türkiye'deki gibi düşünelim bir an)
Her seyden önce sadece Manchester United'lı taraftar ilgilenip cevap verirdi, yani bizdeki gibi "Ben aslında GS'liyim ama Türküm..." diye baslayıp herkes heyecanlanmazdı.
Sunu görürdük; "Haydi gel bakalım gorelim kim kim kimi ezecek" deyip kahkahayı basarlar, konuya kafalarında toplam 3-5 saniye süre ayırırlardi. Hepsi bu..
Peki biz nicin gülüp geçmiyoruz?
Niçin biz de futbolu gerçekten sevemiyoruz?
Niçin her lafın altında bir tuhaf anlam aramaya çalışıyoruz?
Niçin herkesi Türk düşmani sanıyoruz?
Niçin espiriye gulup geçip, daha ciddi konulara kafa yormayı ögrenemiyoruz?
Bütün bu niçinlerin bir tek cevabı var; "
Doğululuk"
Ayaklarımız, kollarımız ve gözümüz Batıda ama kafamız ve içimiz hala Doğudadır.
Bu ayıp veya kücümsenecek bir durum degildir. Ne Doğulu olmak zenginlik veya acizlik, ne de Batılı olmak büyüklük veya utanılacak bir şeydir.
Fakat bu durum büyük sorunlar ortaya cıkarmaktadır. Toplumumuz ne Doguludur ne Batılıdır ama ikisinden bir ahenk yaratamamıştır.
İşte bu yüzden, yani Dogu Batı arasında kalıp, her ikisini de gerekli ölçüde karıştırıp dengeleyemediği icin hayatımız tuhaf, kafamız karmakarışıktır.
Rooneye olan kızgınlıgın da, futbolu sevemeyişimizin de, hayata gülüp geçemeyişimizin sıkıntısı da hep bu kafa ve gönül karmaşıklığından kaynaklanmaktadır.
Habere yapılan yorumlardan ve genel tepkilerden dikkat çeken bir konu da Turkey'in hindi anlamına gelmesiyle ilgili eleştriler.
Turkey mi
Türkiye mi
Hindi mi?
Bu konuya gelecek yazımda devam edecegim.
Toros Akdeniz - 30/8/09 - TANRILAR ve SAZANLAR (Silifkeliyiz.blogspot.com)
.