6 Ocak 2010 Çarşamba

İran'ın kara listesi

İran ABD ve BM'nin nükleer programından dolayı kendisine uygulamayı planladığı yaptırım ve tehditlerin doğru bir yöntem olmadığını savunuyor. Ancak İran bugün aldığı kararla uluslararası 60 kuruluşla ilişkilerini kestiğini açıkladı. İran'ın vatandaşlarının ilişki kurmasını istemediği kuruluşlar arasında İngiliz televizyonu BBC, Amerikan merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü de bulunuyor.

İran istihbaratının iki numaralı ismi yaptığı açıklamada 60 kuruluşu kara listeye aldıklarını belirtti. Kara listeye alınmaya gerekçe olarak, batılı hükümetlerin bu kuruluşlar vasıtasıyla İran İslam rejimiyle "düşük yoğunluklu bir savaş" yürütmesi gösterildi.

İsmini açıklamayan istihbarat yetkilisi, bu kuruluşlarla ilişki kuran İranlı vatandaşların 'düşük yoğunluklu savaş" suçlamasıyla yargılanacağını belirtti. (bu haber Hurriyet.com.tr'den alindi)

SELEFKOS YORUM
Dünyanın en güvenilir haber kaynagı; BBC
Dünyanın en cok ziyaret ediyel haber sitesi: BBC
Dünyanın en cok izlenen haberleri: BBC
Tüm haber ajansları icinde haber ve kaynak saglamlıgı en ciddi olan: BBC
Yanlis haber istatistigi en dusuk olan: BBC
Tum dunyanin keske bizim dilimizde de yayip yapsa diye gonullu olarak basvurdugu tek habercilik kurusulu: BBC
İspatlanmis yalan ve carpitilmis haber konusunda dunya yarisinda ust siralari zorlayanlar listesinde yer alanlardan biri kim: İrran devlet haber ajansi

Boyle sürer gider. ve İran BBC'yi yasakladı..



8 Eylül 2009 Salı

Abartığınızın Farkında Mısınız

Hürriyet Gazetesi'nden Fatih Çekirge'nin Atatürk büstlerinin estetikten yoksunluğunu dile getirmesinden sonra konu ilgi çekince , "Gelin Türkiye'deki Atatürk'e yakışmayan büstleri tespit edip kaldıralım. Bunun için gördüğünüz bu tür büstleri fotoğraflayıp, gönderin yayınlayalım. Atatürk'e yakışmayan çirkinliğe dur diyelim..." diye bir kampanya başlattılar.

Ülkenin her yanından beğenilmeyen Atatürk büstü fotoğrafları yağmaya baslamış. Bazılarını şurada görebilirsiniz: Yollanan resimler

Nerede çokluk orada ekşi limon diye bir atasozümüz var. Ne kadar doğru olduğu bu konuda bir kez daha ortaya çıkıyor.
Her yere, ama her her yere bir Atatürk büstü dikeceğiz diye bir kanun olursa, doğal olarak o kadar büstün içinden çok kotü olanları da çıkacaktır mutlaka.

Çok çirkin ve suratsız, çok soguk ve ruhsuz Atatürk heykellerini pek çok yerde görüyoruz. Fakat heykel sayısı arttıkça bu tür estetik rezilliklerini artık beynimiz farketse de bir süre sonra umursamaz oluyor.

Aynı şey Atatürk posterleri için de geçerli.

Her resmi veya gayri resmi toplantıda, açılışlarda, törendelerde mutlaka dev boy bir Atatürk posteri vardır. Bana sorarsanız gereksiz bir iş. Fakat bu kadar çok uygulandığına göre milletin bir bildiği vardır diye düşünüp soruyorum; Amaç nedir?

"Saygı" diyorlar.
Hiç de mantıklı bir cevap değil bu. Her yere Atatürk heykeli dikmeyle, posterini asmayla saygının ne alakası var?

Geçenlerde bir ilde aile hekimliği yapacak doktorların belirlenmesi için düzenlenen kura töreninde salona asılan Atatürk posteriyle ilgili bir krizi yaşandı. Posterdeki adam Atatürke benzemiyor diye neredeyse tören iptal oluyormuş.
Eleştirince kızıyorlar ama, hekim toplantısında dev Atatürk posterinin ne işi var?

Aynı şekilde çiftçi toplantılarından parti mitinglerine, devlet dairesi açılışlarından folklor gösterilerine kadar her yerde Atatürk posteri asma hastalığı var. Bar-cafe-Pavyon açılışında bile gördüm..

Evet bu bir hastalıktır! Çünkü aklı başında insanlar için saygının sembolü asla "abartı ve israf" değildir.

Toros Akdeniz - 08/9/09 - TANRILAR ve SAZANLAR (Silifkeliyiz.blogspot.com)

30 Ağustos 2009 Pazar

Rooney'in Elma Soslu Hindisi

Bir toplumun kendiyle ilgili olaylara verdiği olumlu ve olumsuz tepkiler onu daha iyi tanımamızı sağlar.
Geçenlerde Türk toplumunun tipik ozelliklerinden birini bütün açıklıgıyla ortaya cıkardıgı küçük ama detayları cok derin bir olay gerçekleşti.

Haber şuydu;
"Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi'nde aynı gruba düştüğü Manchester United'ın yıldız oyuncusu Wayne Rooney'in yaptığı 'Türkiye esprisi' büyük tepki çekti.

Manchester United'ın ünlü futbolcusu Wayne Rooney, kura çekiminden sonra Twitter'daki sayfasına "Turkey I like Turkey really nice with stuffing apple sauce & roasted potatoes" yazdı.

Rooney, "Elma soslu kızarmış patatesle doldurulmuş Turkey'e yani hindiye bayılırım" sözleriyle tüm Türkiye'yi kızdıracak bir açıklama yaptı. "

Beklendigi gibi pek çok kisi haberi okur okumaz heyecanlanıp çok kızdı Rooney'e ve Ingilizlere. Yine her zamanki gibi yine konuyu abartıp şişirip uçurdular.

Soslu ve doldurulmuş hindi İngilizlerin Noel'de yedikleri geleneksel bir yemektir. Seven için de sevmeyen için de geleneksel oldugu icin çok lezzetlidir. Bizdeki "Ham yaparım seni" lafinin benzeri laflar da bu soslu hindi kullanılarak soylenir İngilizce'de.

Rooney ne Türkleri kücük düşürüecek, ne Türklere hakaret eden, ne de Türklere nefret kusan bir laf ediyor. Adam futbolu çok seviyor ve yaptıgı işle ilgili kücük bir espri yapıyor. Turkey-Hindi anlam benzerliği de böyle bir espri icin ideal bir malzeme dogrusu. Aynı tarzdaki şakaları dunyada akşama kadar milyonlarca insan yapıyor. Hele hele Türkler'in birbirine yiyecekle ilgili yaptıgı şakalar veya espriler herhalde dunyada başka bir ülkede daha yoktur.

Ama biz bu espriye cok kızdık, gurur yaptık ve Rooney'den hatta tüm İngilizlerden nefret ettik yine.
Bizim bu şaka konusunda cok tuhaf bir özelligimiz var; şaka yapmayı cok severiz ama başkasının bize şaka yapmasını, hakkımızda espriyle karışık konuşmasını sevmeyiz. Ozellikle de Türklük ve Türkiye ilgili şaka yapılmasını hic sevmeyiz.. Dahası, bir Ingilizin veya bir Batılının Türklerle ilgili şaka veya espri yapmasını hiç ama hiç, asla ama asla sevmeyiz!

Mesela Beşiktas'ın kalecisi Rüştü bırakın Twitter sayfasını felan, direk İngiliz basınına, Ingiliz televizyonlarına çıkıp MANU macıyla ilgili dese ki; "İngiliz Anahtarı gibi evire cevire ezip yeneceğiz sizi, İngiliz Anahtarını yalama yapacağız".

Sizce ne olurdu?

(Boyle bir lafı ciddiye alıp ne TV de ne de Gazetelerde yazarlar ama biz yine de Türkiye'deki gibi düşünelim bir an)
Her seyden önce sadece Manchester United'lı taraftar ilgilenip cevap verirdi, yani bizdeki gibi "Ben aslında GS'liyim ama Türküm..." diye baslayıp herkes heyecanlanmazdı.
Sunu görürdük; "Haydi gel bakalım gorelim kim kim kimi ezecek" deyip kahkahayı basarlar, konuya kafalarında toplam 3-5 saniye süre ayırırlardi. Hepsi bu..

Peki biz nicin gülüp geçmiyoruz?
Niçin biz de futbolu gerçekten sevemiyoruz?
Niçin her lafın altında bir tuhaf anlam aramaya çalışıyoruz?
Niçin herkesi Türk düşmani sanıyoruz?
Niçin espiriye gulup geçip, daha ciddi konulara kafa yormayı ögrenemiyoruz?

Bütün bu niçinlerin bir tek cevabı var; "Doğululuk"

Ayaklarımız, kollarımız ve gözümüz Batıda ama kafamız ve içimiz hala Doğudadır.

Bu ayıp veya kücümsenecek bir durum degildir. Ne Doğulu olmak zenginlik veya acizlik, ne de Batılı olmak büyüklük veya utanılacak bir şeydir.

Fakat bu durum büyük sorunlar ortaya cıkarmaktadır. Toplumumuz ne Doguludur ne Batılıdır ama ikisinden bir ahenk yaratamamıştır.
İşte bu yüzden, yani Dogu Batı arasında kalıp, her ikisini de gerekli ölçüde karıştırıp dengeleyemediği icin hayatımız tuhaf, kafamız karmakarışıktır.

Rooneye olan kızgınlıgın da, futbolu sevemeyişimizin de, hayata gülüp geçemeyişimizin sıkıntısı da hep bu kafa ve gönül karmaşıklığından kaynaklanmaktadır.

Habere yapılan yorumlardan ve genel tepkilerden dikkat çeken bir konu da Turkey'in hindi anlamına gelmesiyle ilgili eleştriler. Turkey mi Türkiye mi Hindi mi?
Bu konuya gelecek yazımda devam edecegim.

Toros Akdeniz - 30/8/09 - TANRILAR ve SAZANLAR (Silifkeliyiz.blogspot.com)
.